12 Temmuz 2013 Cuma

Mimar Tatilde

  Baştan söyleyeyim yok öyle bir tatil. Eğer gerçekten tatil yapan bir mimar görürseniz (ki bu çok az rastlayacağımız bir durum) ondan uzaklaşın. O biraz tembel bir mimardır. 

  Mimar bir öğrenciyi ele aldığımızda bu öğrencinin 3 aylık bir tatili vardır (yani sözde tatili) 
  1. Ay mimar proje teslimine ve finallerine hazırlandığı 2 haftalık hiç uyumamışlığın vermiş olduğu yorgunlukla 1 hafta yemek->uyku->su->tuvalet->uyku->uyku.. döngüsünün içindedir. Hayattan kopmuştur ve kendine gelmeye çalışır. İlk ayının son iki haftasında zar zor kendine gelmeyi başaran mimarlar bundan sonra ikiye ayrılır. Bir kısım mimarlar projesinden dolayı çalışamadığı ve bu yüzden büte kaldığı derslerini öğrenir ve bu son iki haftayı da bu derslerine çalışmakla geçirir. Bir diğer kısım mimarlar ise bütün derslerinden geçmiştir ve son iki haftayı okul boyunca projeden kafasını kaldıramadığı için hiç görüşemediği annesiyle babasıyla ve akrabalarıyla geçirir. Bu onlar için 3 ay boyunca ilk ve son tatildir. Ama en azından büte kalanlardan bir adım öndedirler.
  2. Ay bellkide en yararlı aydır. Ama tabiki kıymetini bilemiyoruz. Bu ay staj yapma ayıdır ve şantiye stajı ile büro stajı yapan mimarlar olarak ikiye ayrılır. 
  Öncelikle şantiye stajı yapanlardan bahsedersek eğer ki bu mimarlara en zor gelen stajdır.( Ancak şantiye stajı en çok bilgiyi öğrendiğimiz stajdır önemlidir.) Kavuran bir sıcakta tozun toprağın birbirine karıştığı bir inşaatta staj yapmak pek iç açıcı gözükmez kimseye. Başta bize de öyle gelir. Daha sonraları bize sunacaklarını gördüğümüz de ise gerçek bir mimar gibi herşeyi sorgularız ve "aa bize çizdirdikleri lento buymuş" yada "aa çizdiğimiz temel bu şekilde oluyormuş" dedirtir bize. Çiğ köfte gibidir şantiye stajı acıdır ama siz yinede yemek istersiniz. 
  Büro stajı ise çok daha kolay geçebilen bir stajdır. Bu stajın tek sorunu çalıştığınız kurumun size sadece çay kahve veya fotokopi işlerini vermesi olur. Bu yüzden büro stajı yapacağınız kurumu iyi seçmeniz gerekir. Yoksa çay kahve getirmek dışında hiçbir işe yaramazsınız. Büro stajın da olması gereken bildiğiniz çizim programlarıyla gelen projeleri çizmek veyahut yapılan çizilen çizimleri incelemktir. Bu stajın iyi yanı bir ofiste yapılacak olması.
  2. ay da bu şekilde stajla biter ve gelelim 3. Aya
  3. Ay da ilk birkaç gün stajın verdiği yorgunluk atılır. Daha sonra çizim programları Ya bir kursa gidilerek yada kendi çabalarıyla öğrenilmeye çalışılır. Son hafta ise okul hazırlıkları başlanır memleketinden ayrılacaklar sonkez akrabalarıyla vedalaşır. 
Mimarın bir tatil görünümlü 3 ayı daha sona ermiş olur. 

22 Mayıs 2013 Çarşamba

Aydinger - Eskiz Kağıtları ve Aydınger Bandı

    Hepimizin elini bir bıçak gibi kesen normal kağıtlardan 2 kat daha keskin kenarlı ve altına herhangi bir yazı, çizim vs. koyduğunuzda kopya kağıdı gibi gösteren Aydınger ve Eskiz kağıtları bizim (mimarların) olmazsa olmazlarımızdandır. Genellikle proje dersleri için çok önemlidirler. Paramızın %80' ini bu kağıtları alarak kırtasiyedeki "bunlar öğrenci almak zorundalar zaten" diyerek bizi sömüren kırtasiyeci amca/teyzelerimize yatırıyoruz.
   Öncelikle Aydınger kağıdından bahsedersek eğer Aydınger kağıdı görüntüsü pürüssüz ve yağlı bir kağıttır. Genellikle projelerin "daha titiz" çalışıldığının gösterilmesi amacıyla vize/final tesliminde veya çizim derslerinde kullanılır. Kağıdın yağlı olmasından dolayı çabuk pislenmesi gibi bir dezavantajı varken bir çizimi cama yapıştırıp üstüne Aydınger kağıdı koyup arkasından ışık verilerek kolayca çizim derslerinin ödevlerinde kopya çekebilme gibi de bir avantajı vardır. Sanırım bu avantaj öğrenciler için bütün dezavantajları da yıkıyor :)
   Eskiz kağıdına gelirsek ise daha pürüzlü yüzeye sahip ve aydıngere göre daha ucuz olan bir kağıttır. Ucuz olmasından dolayı da genellikle projelerin taslak çizim aşamasında kullanılır. Bu kağıtlara siz çizersiniz proje hocanız karalar atar. Yani sizin o sancılı sürecinize tanıklık eden ve aynı ızdırabı çeken bir yol arkadaşınızdır. 
   Aydınger ve eskiz kağıdını yeterince anladık sanırım ama bir de bu kağıtları masaya sabitlemek için bir bant kullanılır. Normalde ben denedim hertürlü bant ile kağıtları masanıza yapıştırabilirsiniz ama tabi mimarların bantları özel olmak zorundaymış gibi birde Aydınger bandı dediğimiz bir bant çeşidi var. Adının Aydınger olduğuna bakmayın bu bantlarla ister Aydıngerinizi masanıza yapıştırırsınız ister eskizinizi istersenizde normal A4 kağıtlarınızı. Tabiki Aydınger bandının herkese normal gelecek özellikleri var bunlar; Şeffaf, üzerine yazı yazılabilen, kağıtları dikkatli bir şekilde çıkardığınız takdirde (ki bu her bantta böyle değilmidir zaten?) yırtmayan pahalı bir bant ama bir de herkese normal gelmeyecek bir özelliği vardır bu ise ; Aydınger bandını ancak malına düşkün insanlar sonuna kadar bitirebilir. Onun dışında ki insanların bantları ise daha yarısına gelmeden kaybolur. Evet dostlarım Aydınger bandının kaybolma özelliği çok fazladır. Hatta şöyleki bandınızı sizden birinin aldığını ve geri getirmediğini düşünelim ertesi gün o kişi bile yine etrafında Aydınger bandı arıyor olacaktır çünkü Aydınger bandı arkadaştan arkadaşa arkadaşın arkadaşından ötekinin arkadaşına ödünç verilen ve bir daha asla geri gelmeyen  esrarengiz bir banttır. (En başta dediğim gibi malına sahip çıkan arkadaşlar da bu özellik pekte işlemez.)

Demem o ki 
Aydınger kağıdı smokinli bir beyfendi, 
Eskiz kağıdı halk insanı,
Aydınger bandı ise bir günlük ömrü olan bir kelebek. :)

20 Mayıs 2013 Pazartesi

T CETVELİ

   T cetveli hem mimarlığın hem de mühendisliğin ortak çizim aletidir. Mühendislikte ne kadar kullanıldığını pek bilemiyorum ama mimarlıkta özellikle birinci sınıfta hani bu aralar gördüğümüz herkesin elinde bir cep telefonu manzarası tarzında elinizden hiç düşürmediğimiz bir cetveldir.  Tabi ki ilk sene çizim programı öğretilmediği için o T cetveline muhtaçsınızdır ve haftanın neredeyse 4-5 günü yanınızda taşırsınız. 
   T cetveli dik çizgiler çizebilmek için işimizi oldukça kolaylaştırır ancak işimizi kolaylaştırdığı kadar işimizi tökezlettiğide olur. Misal T cetveliyle çok fazla çizim yaparsanız T cetveliniz pislenmeye başlar ve sayfanızıda pisletir. Buna bir örnek verirsem ben bir çizim sınavına girdim ve bu sınavdan 40 puan aldım hocama gidip " ne eksiğim vardı hocam" diye sorduğumda ise bana sadece sınav kağıdımın pis olduğunu söyledi artık ne kadar sorun çıkarttığını siz tahmin edin. 
   Başka bir sorun da T cetvelinin boyutu. Çok fazla uzunu da var daha az uzunu da var ama uzun olmayanı yok ( ki zaten kısa olsaydı işimize pekte yaramazdı ). Cetvel uzun olduğu için taşımakta zorluk çekilir. Metrobüste otobüste vapurda serviste her türlü toplu taşıma aracında her bindiğinizde en az 3 kişi olmak üzere birilerine çarpar ve rahatsız ettiğiniz için özür dilersiniz. Tabi bu toplu taşıma araçlarındaki insanlar da "aa bunlar mimar/mühendis hor görmeyelim bunlara kızıp bağırmayalım sakin davranalım."  demezler. İnadına sanki siz bilerek o T cetvelini taşıyorsunuz da bilerek o insanlara çarpıyorsunuz gibi davranırlar. 
   Bizi anlamanız için sanırım bu kadar örnek yeterli olmuştur. 
   Mimarlık öğrencisi iseniz size tek bir tavsiyem T cetvelinizi her zaman temiz tutun ve dikkatli olun birgün biri gelip üzerine basıp kırmasın veyahut biri gelipte T cetvelinizi araklamasın :)

19 Mayıs 2013 Pazar

MİMARLIK İŞTE

   Uykusuzluk, geceleri yapılan çizimler, bitmeyen projeler, jüri, eskiz kağıtları, aydinger bandı, T cetveli, kalemler, autocad, 3ds Max gibi kelimeler size hiçte yabancı gelmiyorsa sizde mimarlık okumuşsunuz demektir ve anlatacaklarım sizede hiç yabancı gelmeyecektir.
    Mimarlık dendiği zaman "ne asil meslek." "Benimde kızım/oğlum mimar olsun." "Ne güzel etiketi olan bir meslek." kelimelerine sıkça rastlarız. Bu cümleler mimarlığın içine hiç girmemiş uzaktan göze çok hoş gelmiş zamanlarda söylenen cümlelerdir. Tabi işin içine girilince herşey değişir. Bununla ilgili size bir örnek vermek isterim. 
    Ben lise çağlarımdayken bir gün evimize uzaktan bir akraba teyze (benim gözümde teyze olan bir kadın) gelmişti. Teyzenin kızı mimarlığı kazanmış ve çok zor olduğundan gece gündüz proje yaptığından hatta birlikte maketler yaptığından bahsediyordu. Annemde teyze gittikten sonra bana dönüp ( ki annemle ben ozamanlar mimarlık okumamı istiyoruz.)  " bak görüyormusun kadının kızı mimar olmuş nasılda anlatıyor yok çok uğraşıyomuşta falanda filanda nasıl da hava atıyor sende mimar ol bende böyle hava atayım."  demişti. Ozamanlar tabi başlarda anlattığım gibi uzaktan hoş geliyor herşey ve kadının söylediği hiçbirşeyi kâle almayıp sadece hava attığına odaklanmıştık. Neyse efendim daha sonra ben mimarlığı kazandım ve o teyzenin anlattığının on katı daha fazla yoruldum, sabahladım ve bittim. Annem ise hiçbir zaman hava atamadı ve benimle beraber sabahlayıp maket yaptığı her gün o teyzeye bir kez daha hak verdi. 
     Yani demem o ki eğer şu anda bunu okuyorsanız ve mimar olmak istiyorsanız bir kez daha düşünün. Yok eğer mimarlığa çoktan başladıysanız da geçmiş olsun dostlarım..